Bu yazı Türkiye'de muhtemelen son 60-70 yıl içerisinde giderek yozlaştırılan eğitim sistemi ile karşılaşmış olan, karşılaşacak olan veya şu anda bu eğitim düzeni (!) içerisinde yetenekleri köreltilmekte olan insanlara yöneliktir.
Bu aralar gündemde olan bir AROG filmi var. Yer yer güzel göndermeler yapan filmin mükemmel bir şekilde dokundurma yaptığı bir konu da Türkiye'de ilkokuldan başlayan eğitim sisteminin ve müfredatının kokuşmuşluğu olarak göze çarpıyor. "SÖYLE BAKALIM ORADA DAĞLAR DENİZE PARALEL Mİ? HADİ SÖYLE! ORADAKİ DAĞ VE OVALARIN İSİMLERİNİ SAY". Hepimize bazı şeyler ezberletildi. Bunları yazılı sınavdan önce ezberledik ve hemen unuttuk. Bazılarımız ezberlemek gibi bir aptallık yapmayarak ve yeteneklerimize güvenerek kopya çektik. Ama sonuç olarak hepimiz hiçbir sebep-sonuç ilişkisine dayanmayan, akıl yürütmeye ve sorgulamaya imkan tanımayan saçmalıkları unutmak gibi iyi birşey yaptık. Bünyemiz reddetti bunları. Fakat bu arada beynimizi yeterince çalıştırma imkanını kaçırdık.
İlkokokulda ilk defa karşılaştığımız çoktan seçmeli test soruları, üniversite sınavı denilen birkaç saatlik test sınavına önceden hazırlanmamız için önümüze kondu. O zamanlar çocuktuk; sorgulama şansımız yoktu ve bu yüzden test çözdük; test çözdük. Aslında bazılarımız birşeylerin ters gittiğinin farkındaydı: Matematik dersinde öğretilen "küme" denilen şeyin ne olduğu kafamızı kurcalamıştı ama bu gelip geçen bir sıkıntılı düşünceydi. Kümeler ile ilgili test sorularının kolay olduğunu görünce rahatladık. Fazla kurcalamaya gerek yoktu.
Konuları fazla kurcalamamız istenmiyor gibiydi. Yoksa fazla kurcalarsak aslında bize öğretilen şeylerin (matematik dahil) bizden farkı olmayan insanların ürettiği ve halen tartışmalı olan düşüncelerden ibaret olduğunu mu anlayacaktık? Bunu anlarsak, bizler de düşünce üretmek yönünde eğilimler mi sergileyecektik? Yoksa bundan mı korkuldu?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder